10 Şub 2011

Tarihi Vefa Bozacısı'nın Bozası

Müşterileri Bekleyen Boza Bardakları
Daha önce boza içmediğimiz için oldukça çekingen ve meraklıydık. Küçükken dışarıdan gelen "Boooooooooğzaaaaaaaağ!" sesini anımsıyorum. Her defasında görmek için pencereye koşardım ama bir türlü göremezdim. Merak etmeme rağmen nedense geçtiğimiz cumartesiye kadar tadına bakmaya cesaret edememiştim. Bu cesaretsizliğimin sebebini bilmiyorum, çocukluğuma dönüp araştırma yapmam lazım. :)
Usta şişeleri doldururken
Tarihi Vefa Bozacısı'nın içine girdiğimizde sol taraftaki tezgahın üstünde duran onlarca bardağı gördüm. İçlerinde boza, gelen müşterilere servis edilmek üzere bekliyorlardı. Sağ taraftaki sandalyelere oturduk. Önümüzdeki masada bir anne, çocuklarına zorla boza içiriyordu. Çocukların yüzü, biraz evvel limon yaladıklarını düşündürtecek kadar buruşmuştu. Önlerindeki bardak eminim her baktıklarında büyüyordu. "Çok besleyicidir boza, için hadi!"
Bir Bardak BozaBu arada biz de önümüzdeki masaya konan bir bardak bozaya bakmaya başladık. Bir bardak evet, ne olur ne olmaz, belki beğenmeyiz değil mi? Kokladık; tarçının etkisiyle mi bilmem aşure gibi koktu. Sevindim hemen tadına bakıverdim. Şekeri azaltılmış aşure tadı gibiydi. Hımm...
Bozadan kafamızı kaldırdığımızda önümüzdeki masada bir boş iki de yarım boza bardağı gördük. Anne ve çocuklar kalkıp gitmişlerdi. Anca yarısını içebilmişler...
Boza şişesiBozayı içerken sevmeye başladık. Her yudumdan sonra biraz bekleyip birbirimize bakıp sırıtıyorduk. "Sıvı ekmek!" dedi Mert, sanki yeni bir şey bulmuş gibi. "Hayır, aşure. " dedim ben de. Konuşurken bir baktık bitmiş bardaktaki boza.
Eski tarz dükkanın duvarlarında aynalar, raflar ve rafların üzerinde boza, sirke, balzamik sirke ve şıra şişeleri vardı. Boza Ekim ayından Nisan ayına, şıra ve limonata ise Nisan ayından Ekim ayına kadar yapılıyormuş. Atatürk'ün Boza İçtiği BardakDuvarlardan birinde de Atatürk'ün 1937 senesinde gelip içtiği bozanın bardağı sergilenmişti: "Atatürk, 1937, Pazartesi 4,2 Kanun Saat 18." yazıyordu altında da.
Boza; Tarihi Vefa Bozacısı'nın sitesinden öğrendiğime göre 900'lerde Orta Asya Türkleri tarafından yapılmaya başlanmış. Daha sonra batıya, Kafkasya'ya ve Balkanlara kadar yayılmış. Her yörede de farklı kıvamlarda ve tadlarda yapılmış.
Boza'yı şişelere dolduran ustaya bozanın ne ile yapıldığını sorduğumda bana "Bozadan" dedi. :) Hemen aklıma Ankara Lezzetleri başlıklı yazıma gelen yorumlarda Deniz'le Fethiye'nin yazışmaları geldi. Fethiye; "Bozayi bozayla mayalamiyoruz. Yogurt değil ki bu!" Sirkelerdiye yazmıştı. :) Ustayı biraz daha zorlayınca arpayı kaynatıp yaptıklarını anlattı. Sanırım o yüzden tadı aşureye benziyordu. Hala sıvı ekmeğe benzediği konusunda ısrarlar da devam ediyor tabii.
Bir şişe boza alıp dışarı çıktık. Tam kaşısındaki Tarihi Vefa Leblecisisi ve Kuruyemişçisi'nden de biraz leblebi alıp eve döndük. Evde ne kadar süre dayandığını ve nerede saklamamız gerektiğini bilmediğim için boza ustası Fethiye'ye sordum. Fethiye 3 gün dayandığını anımsadığını söyledi. Tarihi Vefa Bozacısı'nın Dış GörünümüUsta dememden hoşlanmıyor ama başka boza yapan da görmedim bloglar arasında. :)
Boza dördüncü gün iyice alkolümsü kokmaya ve katılaşmaya başladı. Biz de en iyisi yerinde içmekmiş deyip, evdekini içmemeye karar verdik. Şişesi çok güzel belirtmeliyim.
Tarihi Vefa Bozacısı; Katip Çelebi Caddesi, 104/1 Vefa İstanbul'da. Telefonu: 0 212 5194922 Vefa'ya gitme olasılığınız yoksa ve evde boza yapmak isterseniz Fethiye'nin sitesinden faydalanabilirsiniz.

Evde Boza

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder