10 Şub 2011

Tadım Pizza


Kalbim Ege'de
Mert'le Ankara'ya her gidişimizde en azından bir kez Tadım Pizza'ya uğramak istiyoruz. Kalbim Ege'de yiyebilmek için ve o enfes çorbalarından tadmak için. Uğrayamayınca üzülüyoruz.
Tadım Pizza'da Kalbim Ege'de yeyip de beğenmediğim tek bir gün olmadı. Hamuru her zaman lezzetli ve tam kıvamında, üstündeki malzemeler her zaman taze. Sadece bir kez; bir kış günü, Bahçelievler şubesinde üzerindeki köz patlıcanların pek hali kalmamış gibiydi. Ama kışın patlıcanlar kış uykusunda oluyor zaten. Olsun ona rağmen yine de yemiştim afiyetle ve mutlulukla.
Mantar Çorba
Her gidişimizde pizza'dan önce ben mantar çorbası içerim, Mert de domates çorbası içer. Dışarıda içtiğim en güzel en lezzetli mantar çorbası bence Tadım Pizza'da. İçinde gerçek mantarlar var. Yoğun ve mantar tadında. Yani bazı yerlerde denediğim gibi yapay bir tadı yok. Kıtır ekmeklerle ve karabiberle harika olur. Domates çorbası da enfes.
Sarımsaklı zeytinyağlı, kekikli ekmekleri de nefis olur.

Saımsaklı Ekmekler
Kıtır kıtır ve iştah açıcı. Burada güzel olan; yemeklerde ve oturulan yerde diğer bazı pizzacılardaki "fastfood" kokusunun olmaması. Her şey özenle yapılmış ve lezzetli.
Kalbim Ege'de Tadım Pizza'nın enfes vejetaryen pizzası. Biz hep kalın hamurlusunu tercih ediyoruz. Bu pizza'ya lezzet katan; üzerindeki beyaz peynir, közlenmiş patlıcan, soğan ve maydonozun muhteşem uyumu. Kalbim Ege'deyi o kadar çok seviyorum ki diğer ürünlerini tadma fırsatım olmuyor. Belki siz denemişsinizdir... Eskiden salatasını denemiş beğenmiştim. Lazanyasının ve cheesecake'inin de güzel olduğunu duydum.
Domates Çorbası

Armada Alışveriş Merkezi'nin en üst katındaki, Tunalı'da Ertuğ Pasajı'nın üstündeki, Bahçelievler'deki ve Bilkent Ankuva'daki Tadım Pizza'ları biliyorum. Bir de Ümitköy'de var ama oturulup yenecek yeri yok gibi, bir iki sandalye var. Orası daha çok alıp gitmek ya da sipariş vermek için. İstanbul'da henüz karşılaşmadım bir Tadım Pizza ile. Ümraniye'de olduğunu duymuştum ama adresini bulamadım. Acaba İstanbul'daki de aynı mı Ankara'dakiyle?
Ben en çok Tunalı'daki ve Armada'daki Tadım Pizza'ları seviyorum. Armada'daki daha modern döşenmiş rahat bir yer. Kapalı ve soğuk havalarda daha uygun. Havalandırması çok iyi. Tunalı'dakinin balkonu ise güneşli ve sıcak günlerde çok güzel olur. Her iki yerin de tuvaletleri çok temiz. Servise de hızlarına da söyleyeck sözüm yok.
Nick Cave, Sonbahar, Eymir başlıklı yazıma gelen yorumlar beni Ankara'dan bir lezzet daha yazmaya itti. Ankara'ya bir daha ki gidişimde diğer Ankara lezzetlerini de fotoğraflayacağım. Bu yazımın başlığı da Hera'nın ünlü üçlemeleri içindi...
Tadım Pizza

Tarihi Vefa Bozacısı'nın Bozası

Müşterileri Bekleyen Boza Bardakları
Daha önce boza içmediğimiz için oldukça çekingen ve meraklıydık. Küçükken dışarıdan gelen "Boooooooooğzaaaaaaaağ!" sesini anımsıyorum. Her defasında görmek için pencereye koşardım ama bir türlü göremezdim. Merak etmeme rağmen nedense geçtiğimiz cumartesiye kadar tadına bakmaya cesaret edememiştim. Bu cesaretsizliğimin sebebini bilmiyorum, çocukluğuma dönüp araştırma yapmam lazım. :)
Usta şişeleri doldururken
Tarihi Vefa Bozacısı'nın içine girdiğimizde sol taraftaki tezgahın üstünde duran onlarca bardağı gördüm. İçlerinde boza, gelen müşterilere servis edilmek üzere bekliyorlardı. Sağ taraftaki sandalyelere oturduk. Önümüzdeki masada bir anne, çocuklarına zorla boza içiriyordu. Çocukların yüzü, biraz evvel limon yaladıklarını düşündürtecek kadar buruşmuştu. Önlerindeki bardak eminim her baktıklarında büyüyordu. "Çok besleyicidir boza, için hadi!"
Bir Bardak BozaBu arada biz de önümüzdeki masaya konan bir bardak bozaya bakmaya başladık. Bir bardak evet, ne olur ne olmaz, belki beğenmeyiz değil mi? Kokladık; tarçının etkisiyle mi bilmem aşure gibi koktu. Sevindim hemen tadına bakıverdim. Şekeri azaltılmış aşure tadı gibiydi. Hımm...
Bozadan kafamızı kaldırdığımızda önümüzdeki masada bir boş iki de yarım boza bardağı gördük. Anne ve çocuklar kalkıp gitmişlerdi. Anca yarısını içebilmişler...
Boza şişesiBozayı içerken sevmeye başladık. Her yudumdan sonra biraz bekleyip birbirimize bakıp sırıtıyorduk. "Sıvı ekmek!" dedi Mert, sanki yeni bir şey bulmuş gibi. "Hayır, aşure. " dedim ben de. Konuşurken bir baktık bitmiş bardaktaki boza.
Eski tarz dükkanın duvarlarında aynalar, raflar ve rafların üzerinde boza, sirke, balzamik sirke ve şıra şişeleri vardı. Boza Ekim ayından Nisan ayına, şıra ve limonata ise Nisan ayından Ekim ayına kadar yapılıyormuş. Atatürk'ün Boza İçtiği BardakDuvarlardan birinde de Atatürk'ün 1937 senesinde gelip içtiği bozanın bardağı sergilenmişti: "Atatürk, 1937, Pazartesi 4,2 Kanun Saat 18." yazıyordu altında da.
Boza; Tarihi Vefa Bozacısı'nın sitesinden öğrendiğime göre 900'lerde Orta Asya Türkleri tarafından yapılmaya başlanmış. Daha sonra batıya, Kafkasya'ya ve Balkanlara kadar yayılmış. Her yörede de farklı kıvamlarda ve tadlarda yapılmış.
Boza'yı şişelere dolduran ustaya bozanın ne ile yapıldığını sorduğumda bana "Bozadan" dedi. :) Hemen aklıma Ankara Lezzetleri başlıklı yazıma gelen yorumlarda Deniz'le Fethiye'nin yazışmaları geldi. Fethiye; "Bozayi bozayla mayalamiyoruz. Yogurt değil ki bu!" Sirkelerdiye yazmıştı. :) Ustayı biraz daha zorlayınca arpayı kaynatıp yaptıklarını anlattı. Sanırım o yüzden tadı aşureye benziyordu. Hala sıvı ekmeğe benzediği konusunda ısrarlar da devam ediyor tabii.
Bir şişe boza alıp dışarı çıktık. Tam kaşısındaki Tarihi Vefa Leblecisisi ve Kuruyemişçisi'nden de biraz leblebi alıp eve döndük. Evde ne kadar süre dayandığını ve nerede saklamamız gerektiğini bilmediğim için boza ustası Fethiye'ye sordum. Fethiye 3 gün dayandığını anımsadığını söyledi. Tarihi Vefa Bozacısı'nın Dış GörünümüUsta dememden hoşlanmıyor ama başka boza yapan da görmedim bloglar arasında. :)
Boza dördüncü gün iyice alkolümsü kokmaya ve katılaşmaya başladı. Biz de en iyisi yerinde içmekmiş deyip, evdekini içmemeye karar verdik. Şişesi çok güzel belirtmeliyim.
Tarihi Vefa Bozacısı; Katip Çelebi Caddesi, 104/1 Vefa İstanbul'da. Telefonu: 0 212 5194922 Vefa'ya gitme olasılığınız yoksa ve evde boza yapmak isterseniz Fethiye'nin sitesinden faydalanabilirsiniz.

Evde Boza

Teşvikiye Bahar Pastanesi'nin Çikolatalı Kestane Tatlısı

Bahar Pastanesi'nde Maron de Gize
Bahar Pastanesi'nin çikolatalı kestane tatlısı İstanbul'un En İyi 100 Lezzeti listesinin 48. sırasında. Kestane mevsimini hiç düşünmeden Ağustos ayında gidip elimiz boş dönmüştük buradan. Kestane mevsimini iple çektik ve sonunda sonbahar geldi. Yağmurlu ve serin sonbahar gününde metrodan çıkıp Bahar Pastanesi'ne yürüdük. Pastanenin vitrini iştah açıcı tatlılarla doluydu. İçeri girdik ve kestaneli tatlıyı sorduk. Bahar Patanesi'nin yetkililerinden Süleyman bey bize bu tatlının isminin "maron de gize" olduğunu söyledi ve tadmamız için ikram etti. Maron de gize, büyükçe bir kestane büyüklüğünde, dışı çikolata kaplı, içi püre haline getirilmiş kestane ile dolu bir tatlı. Tatlının bir tarafı fıstığa batırılmış. Bu tatlıya bazı pastanelerde "karyoka" da deniliyor.
Bahar Pastanesi
Süleyman bey bize bu tatlıdan ve Bahar Pastanesi'nden bahsetti. Bahar Pastanesinin kurucuları firmalarını 1951 yılında kurmuşlar, pastacılık ve unlu gıdalar üzerine çalışmaya ise Kınalıada'daki pastaneleri ile 1973 yılında başlamışlar. Teşvikiye, Arnavutköy, Kurtuluş, Şişli Bomonti, Büyükada, Göztepe ve Kağıthane gibi İstanbul'un bir çok yerinde firmanın değişik işletmeleri varmış. Bahar Pastanesi, yeni tadlar sunabilmek için Belçika'nın Puratos, Avusturya'nın Burns Philp markaları ile bağlantılarını sürdürüyormuş.
Bir paket kestane tatlısı ve biraz da küçük bir nektarin büyüklüğünde, yuvarlak dışı çikolata kaplı içi badem ezmeli tatlıdan alıp yağmurda metroya doğru yürümeye başladık. Bu top şeklindeki tatlıdan içinin görünmesi için bir dilim kestim fotoğrafını çekerken.Bahar Pastanesi

Bisküvi, çikolata ve badem ezmesi katmanları görünüyor.
Kestanenin beklediğim güzel tadı pek baskın değildi bu tatlıda. Bahar Pastanesi'nden önce Kafkas'ın kestaneli tatlılarından yemiş ve onlara bayılmıştım. İkisini karşılaştırdığımda Kafkas'ınkilerin daha lezzetli olduğunu düşündüm. Bahar Pastanesi'ninkiler de güzel fakat demek ki İstanbul'da Kafkas'ınkiler kadar güzel kestaneli tatlı yapan yer yok ki Bahar Pastanesi, İstanbul'un 100 Lezzeti listesinde yer almış. Kesinlikle kötü olduğunu söylemiyorum ama beni çok etkilemedi.
İlginç olan tadına ilk baktığımda anasona veya rezeneye benzer bir tad aldım. Daha sonra bu tadı alan bir tek ben olmayınca buraya da yazmak istedim. Ya içinde değişik bir baharat kullanılmış ya da böyle bir baharatın kullanıldığı başka bir ürünün yanında bekleyip onun kokusunu almış.
Blog sahiplerine naneli limonata yapma teklifimden bahsettikten ve Fethiye ile Burcu'dan olumlu yanıt aldıktan sonra şimdi de diyorum ki bir gün de kestaneli tatlı yapmaya çalışalım. Ne dersiniz?
Bahar Pastanesi'nin Kestaneli Tatlısı